Usagi Sailor Moon

25 Mart 2020 Çarşamba


Herhalde şu son altı ayda en çok aldığım sorulardan biri "Nasıl kilo verdin?" oldu. Bir çoğunuz bu mesajı atarken "Ben de kilo vermek istiyorum / Fazla kilolarım var" gibi isteklerle bu mesajı yolladı. Ben de şimdi bu meseleyi en derin detaylarıyla bu postta anlatacağım. Ancak başlamadan önce şu 'istekleri' bi' gözden geçirelim mi sevgili okurum?

Eğer bu isteğin seni gerçekten mutlu edecekse... Sağlığın içinse... Sorun yok. Ama işin temelinde yatan istek, başkalarının seni görmek istediği forma girmek ya da birilerinin baskısı ise işte orada dur.

Daha önce milyon kez söylediğim gibi, güzellik denen hadise "Bu sene yüksek bel pantolon moda" ya da "Bu yılın rengi turkuaz" dan öte bir şey asssssla değil. Önce bunu anla lütfen. Kiminiz liseye gidiyor, kiminiz yaşıtım ama eminim bir çoğunuz 2000'lerin başında medyanın bize sunduğu güzel kadınları hatırlar. Mesela Paris Hilton. Uzun, zayıf, sarışın, pırıltılı... Aradan çok değil on yıl geçti ve Kardashian klanı geldi ve medyayı esir aldılar. Paris'in tam tersi, kıvrımlı hatları, büyük popoları ve bronz tenleri ile güzellik algısını popüleriteleri ile değiştirdiler. Dikkat edin lütfen, on yıl önceki kliplerdeki model ablalarla, günümüz kliplerindekiler aynı mı? Değil.

Demem o ki, güzellik yalnızca algıdan ve modadan ibaret. Yani insanların yıkanmış beyinleri ve medya esiri fikirlerini umursama. Eğer kendinden memnunsan gerisi hiç önemli değil. Bu memnuniyeti herkese yansıtmaya başladığın ve bunu parlattığın an her şey değişecek. Lütfen özgüvenini kimsenin kırmasına müsaade etme. Çünkü unutma, özgüvenini önce sen kırarsan sonra üstüne basabilirler. Sen onu eeeeeeen yukarıda saklarsan kimsenin boyu onu kırmaya yetmez.

Buradan sonrası ise gerçekten kendi istediği için kilo vermek isteyenler için...

Ben nasıl kilo verdim?

Öncelikle şunu anlatayım. Nasıl kilo aldım?  Evet, şakasız bir şekilde hayvan gibi yedim. İnkar etmeyeceğim. Bir de kıçımı kaldırıp hareket etmedim. Ama öyle bir hareketsizlik hali ki, bazen tüm günümü koltukta geçirip gece yatağıma gitmeye üşenip koltukta uyudum. O derece.

Bu sürece bir de bunalımlar, depresyon falan girince... Evden çıkılmayan bir üç ayın ardından oldum mu sana 85 kilo... Hep 65-75 arası gidip gelen kiloma ek on küsür kilo binince benim vücut bir ağırlaş... Bir sürü de hastalık eklendi o süreçte kilo yüzünden. O süreçte artık bir şeyler yapmam gerektiğini hissedip bir maratona girdim.

İlk başladığım yer, sorun tespitiydi. Ki bu kısmı herkes kendine göre iyice düşünüp bulsun. Size ne kilo aldırıyor? Neden bunu kontrol edemiyorsunuz?

Benimki belliydi. Birincisi hareketsizlikti. Ancak sporla aram iyi olmadığı için bu sorunu sonra çözmeye karar verip, ikincisine yöneldim. İkincisi ise her şeyden çok çabuk sıkılmamdı. Hevesle başladığım bir diyeti iki hafta snra "Amaaan onca L beden kıyafeti kime vercem ki zayıflasam?" gibi salak bahaneler ile terk ediyordum. İşte burada aklıma sürekli taktik değiştirme fikri geldi.

Nasıl mı?

Mesela ilk ay "abartmama" taktiği uyguladım. Yani abartmadan yedim. Yediğim yemekleri biraz azalttım. Abur cuburu abartmadan haftada bir-iki kez yedim. Yani vücudumu çok da şaşırtmadan usul usul bi' yokladım. Sonra tabii sıkıldım.

İkinci ay hazır yemek kutularına başladım. İçinde o günkü öğünlerinizin olduğu kutuları her gün kapı önüne bırakan şirketler var. Onlardan bir tanesinden bir aylık paket satın aldım. Bir ay o kutulardan beslendim. (3 öğün+2 ara öğünlük toplam kalorisi 1500 olan paketlerdi.)

Üçüncü ay diyetisyene gidip bir ay diyetisyenin verdiği listeyi uyguladım. Bu liste, doyana kadar  yemek yediğim çok sıkı olmayan bir listeydi. Ağır olmayan, yağlı olmayan yiyeceklerden doyana kadar yiyordum. Tek kural buydu. Çünkü farkında olmadan doyduktan sonra yeme eğilimindeyiz. Bu diye bana 'Doyduğun an bırak' alışkanlığı kazandırdı.

Dördüncü aya geldiğimde dedim ki mikerler yiycem ben çok özledim istediğim şeyleri yemeyi... Ama salmamak için, bu süreçte bir ay spor yaptım. (*Evde spor yapıyordum, bu kısımda neler yaptığımı ayrıca altta anlatacağım.)

Beşinci ayda diyete döndüm. Ama diğer diyetlerimden farklı olarak 4-3 taktiği yaptım kendimce. 4 gün aşırı dikkatli ve sağlıklı beslenip, 3 gün rahat yiyip içiyordum.

Altıncı ay 2-1 öğün taktiği uyguladım. Yani iki öğün yediklerime dikkat edip, bir öğün istediğimi yiyordum. Ama şunu sakın atlamayın, istediğimi yediğimde şişene kadar yemiyordum. Doyduğum an bırakıyordum. O alışkanlığı kazandım çünkü üçüncü ayda...

Neyse böyle böyle derken altı ayda benim bünye bi afalla sen... Doğru mudur yanlış mıdır bilmiyorum ama 7-8 ayda 27 kilo verdim. Tabii hiçbir zaman aç kalmadım. Sağlıklı beslenmeye çalıştım elimden geldiğince.

Şimdi gelelim spor meselesine...

Spordan benden daha çok nefret eden biri yoktur herhalde. Neeeefffret ediyorum. Asla vücudum mutluluk hormonu falan salgılamıyor. Aksine, ağlayarak koşuyorum koşu bandında... Ama onu da şöyle çözdüm... Youtube'da The Fitness Marshall adında biri var. Spor hareketlerini dans ettirerek yaptırıyor. O kadar eğlenceli ki, spor gibi gelmiyordu o. Yarım saat onunla dans ediyordum. Yarım saat yürüyordum. Bir de yine Youtube'dan bulduğum bölgesel yağ yakma videolarından birkaç hareket yapıyordum. (Bu kişiye göre değişebilir. "quick X* fat burn" yazarsanız youtubea, bir sürü şey çıkar. X yerine tabii hangi bölgenizden şikayetçiyseniz onu yazın.)

Marshall'ın hesabı: https://www.youtube.com/user/TheFitnessMarshall

Son olarak: Kalorilerinizi tek tek yazın. YAZIO diye bir app kullanıyordum ben. Her öğün ne yesem yemeden oraya giriyordum yemeğimi. Bakıyordum aşırı kalori, porsiyonumu küçültüyordum ya da başka bir şey yiyordum. Çünkü belirlediğim kalorinin üstüne çıktığımda görüyordum orada. Siz bunu internetten yiyeceğiniz şeyin kalorisini bulup kendiniz not ederek de yapabilirsiniz.

Tabii ben bunları yapmayı bayadır bıraktım. Ve birkaç aydır verdiğim kiloları geri almaya başladığımı hissediyorum. Diyet bitti, üzüntü gitti... Pantolonlar hafif sıkıyor falan. Bu aralar ben de tekrardan ufaktan dikkat etmeye başlayacağım. Şimdi 7-8 aldım, ama bi 5 daha alırsam verdiklerimin yarısını geri almış olurum.

Tabii yine unutmadan... Önemli olan aynaya baktığımda kendimi sevdiğimi söyleyebilmek ve arkamı döndüğümde beni olduğum gibi seveceğine emin olduğum birinin yanağına pıt diye bir öpücük kondurabilmek. Üç kilo fazla beş kilo az... Kalpten kilo vermiyoruz ya. İçimiz hep aynı.

Umarım işinize yarayacak şeyler yazabilmişimdir. Yemenize, içmenize dikkat edin. Bol bol vitamin alın. Su için. Evde bile olsanız az az sporunuzu yapın. Sağlık, görüntüde önce gelir unutmayın.

Sizi her halinizle sevdiğimi belirtmeme gerek yoktur umarım?

Sizden bir tane daha yok. Çok özel, karmaşık ve güzel yaratıklarız. Kıymetimizi bilelim. Sevelim. Sevilelim!

Sevme kısmı bende. Sizi seviyorum çok çok.

Kocaman öptüm!

B. 

21 Mart 2020 Cumartesi

O kadar sıkıldım ki kendi kendime yeni bir yazı yazacağım. Bu yazının teması 'Misha'nın tarzını çal' olacak. Kendimi Yenal Atlas hissetmek için -ahahaha tahtına göz diktim Yenal- kıyafetlerimle ilgili sorduğunuz sorulara, nereden aldığıma ya da muadillerini nereden bulabileceğinize dair bir şeyler yazarım bu yazı dizisinde belki.

Şu* fotoğrafımdaki kırmızı elbiseli, lülük saçlı görünümümü çalmanız için ipuçları ile seriye başlayalım.

*


Elbiseyi virüs belası yüzünden eve kapanmadan bir gün önce tam üç dakikada korkarak gittiğimiz H&M mağazasında buldum. Evet, Bodrum'a salgından önce gitmiştim ve sıcacık havada mis gibi bir hafta geçirmeyi ummuştum. Lakin bela makinesi olduğumdan ikinci gün fırtına, üçüncü gün deprem, dördüncü gün ise virüs salgını patladı. Giderken sadece ince kıyafetler aldığımdan, evime dönmeden kalın bir şeyler alayım diye korkarak gittiğim mağazada tahmin ettiğiniz gibi kalın bir şeylerin yanında bir de "Uiy çok tatlı diye" bu kırmızı elbiseyi tuttuğum gibi kaptım, attım sepete. Ben S beden aldım. Çünkü ben kendini hala 55 kilo sanan bir şişkoyum. Azıcık dar geldi :D Umarım yaza kadar virüs salgını biter, ben de zayıflarım da çiçeklerin böceklerin arasında salına salına koşarken düğmeleri patlamadan giyebilirim bu nefis elbiseyi. -Salgın bitse bile kesin dışarı çıkarsın Büşü diyenler? Ben değil.-

Neyse. Linki bırakıyorum. Online olarak alıp, şimdilik evde kendi kendinize giymek istersiniz belki... Ama unutmayın, online alışverişiniz geldiğinde eldivenizi takıp kargoyu açın ve önce paketi dezenfekte edin. Sonra da elbiseyi denemeden evvel yıkayın. Tamam mı? Evet.

Elbise: https://www2.hm.com/tr_tr/productpage.0862937008.html

Fiyat: 89.99 TL

Sıra geldi aksesuarlara... Tokalarımı yurt dışından almıştım. Ancak bu dönemde hem dolar yüzünden, hem de salgın yüzünden sanmam ki kimse yurt dışından alışveriş yapacak kadar deli olsun. O yüzden hemen sizler için araştırıp bir yerde benzerini buldum. Hem de 14 tl. Onu da ekleyeyim linke...

Alternatif toka: https://www.trendyol.com/new-look/kadin-reni-gumus-toka-5304-p-3571075

Fiyat: 14 TL

Bu arada, ben tokalarımı genelde çocuk bölümlerinde buluyorum. Onların minicik tatlı tokaları, benim uzarken asla yola gelmeyen serseri kaküllerime cuk oluyor... Bir de onlara örnek link atayım.

Minik tokalar: https://www2.hm.com/tr_tr/productpage.0702809001.html

Fiyat: 20 TL

Tabii evde ayakkabı ile dolaşmadığımdan ayakkabım da yoktu. Ama yüksek ihtimalle dışarıda giysem siyah Vans'larım ya da hava durumuna göre platform açık ayakkabılarım ve basic siyah bir çanta ile tamamlardım. Mesela...

Ayakkabı: https://www.trendyol.com/bershka/kadin-siyah-sportif-platform-sandalet-11804560-p-36759398

Fiyat: 199 TL

Daha uygun fiyatlı benzer ayakkabı: https://www.hepsiburada.com/dgn-k338-kadin-mega-dolgu-taban-slingbacks-sandalet-siyah-p-HBV00000JUG5T?magaza=DGN&wt_gl=cpc.68xx.shop.all.genel-all-products&gclid=Cj0KCQjw9tbzBRDVARIsAMBplx9Cyvh8j4z92lJ62z3odnP4HAx0L5_eVHnIKzYnuxLLCVEoW53R7TEaApi4EALw_wcB

Fiyat: Şu an 60 TL'ye düşmüş. Orijinal fiyatı 111 TL'ymiş.

Çanta: https://www.trendyol.com/moon-canta/siyah-kadin-baguette-kroko-desen-omuz-cantasi-20yv1131-p-33200107?boutiqueId=346391&merchantId=107380&gclid=Cj0KCQjw9tbzBRDVARIsAMBplx_HHP_Cbqm0oYrxVoOE30Li0cys_af6HLYVfzgnXPCcJi2QOVEXVEYaAjROEALw_wcB

Fiyat: 47 TL

Çantayı da mutlaka kulplarını kısaltarak kullanırdım. Minik çantaları, 00'lerdeki gibi omuzda kullanmayı seviyorum. Diğer türlü pek hoşuma gitmiyor.

Evet, Misha'nın tarzını çal vol 1 bitti. Yenileri için hangi tarzımı çalmak istediğinizi yazın sdşfşlkgjdflkjgkdjfg Ay çok blogger oldum ben yine bi' gülme geldi. Ama siz yine de yazabilirsiniz. Sıkıntıdan ölmemek için size yeni bir yazı hazırlarım.

Size bloga özel, instagramda paylaşmadığım kırmızı elbise Büşü'sü fotoğrafları ile veda ediyorum.






Öptüm çok,

B.
Merhaba sevgili bebek üzümlerim. Asıl büyük olan, sizin çökertemeyeceğiniz -malum çökertmediğimiz site kalmadı lol- blog yapım aşamasında ve şu sıkıntılı dönemde ne zamana biter bilmediğimden burayı açtım. Bir önceki blogdan daha kullanışlı olur diye umuyorum ve kurdelesini kesiyorum.

Şu an blogu kendi olmayan teknik becerilerimle kurduğumdan deneme sürecinde kendim takılacağım burada. Yani şu an deli gibi kendi kendime yazı yazıyorum. Ama fare imlecini -bilgisayardan girenler görecekler- unicornlu falan yaptım ve aptal gibi imleç izliyorum sırıtarak. 

Deneme sürecini geçersek, belki minik hikayecikler bile paylaşırım keyfimiz yerine gelsin diye. 

Neyse, ben şimdi şunu paylaşayım da bir bakayım... İmleç izlemeye devam ederim hem... Çok eğlenceli... 

Öptüm çok,

B. 

Herhalde şu son altı ayda en çok aldığım sorulardan biri "Nasıl kilo verdin?" oldu. Bir çoğunuz bu mesajı atarken "Ben de...